Usûl ile Makam

 














Usûl ile Makam


 

 

 

 

 

 

 

 

Zevâl Makamında…

 

 

 

 

 

 

Bazen gölgesine ses beklenir.

 

Hayvan, korkularına gövde arayan zamanlardan gelmiştir.

İnsan, korkmasa hayvan kemiğine üfleyecektir.

 

Ses aralıklarında sıkışmış hayaletler var; etini bekleyen buhur ifadesine simya arayan.

 

Kâlbine yabancı ritimlerden razı olmayan ilk canlı: insan.

 

Kâlbinden atamadıklarını dinlemeye başladığı zamanlardan seslenir: ifade üryan.

 

Kemik tozu, doğanların nefsinde üflenmiştir.

 

 

“Uzun zamandır şuna inanıyorum. İnsanın dayanabileceği gürültü miktarı ile zihinsel yetileri arasında bir ters orantı vardır. Kapıyı eliyle yavaşça kapatmak yerine gürültüyle çarpan bir insan yalnızca terbiyesiz değil; aynı zamanda bayağı ve dar görüşlüdür.

 

Elmasa varan paragraflarına eli varsın diye, kömüre varasıya kemiklerini yakan Arthur Schopenhauer mürekkebini de usûl edinebilir idik.

 

Zekâ, gövdenin kemik hâli.  

Gürültü, zorunda kalanların diş izi.

 

Kemik kırılmış, sinir yırtılmış ve kan boşalmıştır.

Cümle kafiyenin kifayetsiz kaldığı durak: Matem mertebesi.

 

 

 

Mağara metaforuna yazılan yüz binlerce sayfa haşiyenin hışırtısı, taşlanmış imge ailesinin kulağından mızrak ucuna taşınan korku olurdu — hiç şüphesiz!

 

Şüphe — imge olanın duymaya köle olduğu vakitlerden alınma.

Kendi gecesinde gölge oynayanlardan yırtılmış bir beste.

 

 

İmkândır, bazı vakitlerine gölgesi beklenir.

 

 

Gövdeye düşen düşük düşüncelerin coğrafya öğrenmesi de diyebilir, gurbetinde toprak gibi parayı eline alması da sayabiliriz: İdeoloji.

 

İdeolojiler duyulmalı idi.

İdeolojiler, susturulmuş ve gül dikilmiş her dudakta hançerini eksik etmedi.

Budak, kendi sesimize alet edinmiş gibi yüreği.

 

 

İdeolojiler için sol anahtarı lüzumdandır.

Tüfeksiz hareketler için ses çıkarılmalıdır.

 

İdeolojilerin ilkelde fayda buldukları keşif: Gürültü idi.

 

Gürültü, toplananların dağılması ile ses edebilirdi!

 

Şarkıyı ezberlemeli miyim, bir daha söylemeyecek isem?

 

 

Wilhelm Richard Wagner.

 

Duydu.

 

Aklı ile dans etmeyi hayal edenlerin en akıllısı Friedrich Wilhelm Nietzsche idi!

 

Aklının zoruna eremeden delirdi!

 

 

 

 

Zevâl makamıdır,  nisyan ile duyduğuna aldanır…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cemâl Makamında…

 

 

 

 

 

 

Homeros.

 

İlâhî!

Kör olduğunu yazanları duymadığından mıdır?

Söylediği.

Görmeye gerek duymayan ozanların destanı mıdır?

Söylediği.

 

Şiirlerini söyleyenlerden işittiklerine, tanrılarını kurban etmemiş midir?

Sunak, kendi türküsünde ölenlerin ören yeridir.

  

Ozan, tanrılarını kurban etmese idi şair; destanını görseydi şiir; okumadıklarını bilseydi şarkı…

İlâhî… İlâhî, olmaz mıydı?

 

 

 

Kendi türküsü için Homeros okuyan bir başka ve hatta şair, Melih Cevdet Anday; dinlediği bir müziği anladığı vakit ağlamıştı.

 

Ağlamak, itiraf etmektir.

 

Müzik, ağlamayı öğrettiği vakitlerden işitilmiştir.

 

 

 

 

Cemâl makamıdır, insan ile gördüğüne inanır…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kemâl Makamında…

 

 

 

 

 

 

Mezarlıklardan duyduklarına ses etmeyenlerin edebi ile susulduğu vakitlerin tütsülenmiş ifadesi dağıtılmıştı.

 

Es-Seyyid Eş-Şeyh İbrâhim Fahreddîn Şevkî El-Cerrâhî El-Halvetî Kuddise Sirruhû

Hazretlerinin huzur ve tertibinde, meşâyih ile mecilisi; meşk hâli ile sırlanmıştı.

 

İlâhî Meşk!

Bir bulut yükünde ve rüyaya gövde tecellisinde kimlerin ataşına dağlanmış halk içinde bir nota idi.

 

Bu ses, vaktin gırtlağına kement, sözüne oğul olsun diye rüya olmuş bir amel idi.

 

Rüya, her vakit başkasının türküsünde ölecek kadar genç idi.

 

Rüya, âdemoğluna evlat idi.

 

 

Ümmî olmak için sadrı ile okuyan Kemal Baba rüya idi.

 

Kemal Baba okusa, sadrında rüya görecek kadar işiten, gövdesinde uyuyacak idi.

 

 

 

Mürşidin rüyası, dervişin amel bab’ı idi.

 

 

 

Es-Seyyid Eş-Şeyh İbrâhim Fahreddîn Şevkî El-Cerrâhî El-Halvetî Kuddise Sirruhû

Hazretlerinin rüyasına Kemal Baba, evlat idi.

 

Seyr ü sülûk Kemal Baba’nın meşkinde durak idi.

 

 

Rüya ile amel edilmese idi, “Yazıcıoğlu Mersiyesi” Kemal Baba sadrından hançere evlat olabilir miydi?

 

Yaşamını rüya gibi öğrenenlerin uyandığına Kemal Baba, ölmez de olur muydu?

 

 

Kemal Baba,

Ölmek değil o

perde kaldırmak.

 

 

“Eyleyen uşşâkı şeydâ dâimâ”

 

 

 

 

Kemâl makamıdır, inan olsun;  sesleri dağlara çağırır, imgeleri deryada bulandırır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

[12 Rebîulevvel 1442]

Yorumlar